Kızıl Bayrak'tan...
Haziran ayına sınıf ve emekçiler cephesinden gündeme gelen yeni bir eylemli süreçle giriyoruz. 2 Haziran THY greviyle dayanışma eylemi, olası bir değişikilik yaşanmaz ise 3 Haziran'da başlayacak olan metal grevi ve 5 Haziran tarihli kamu emekçileri grevi...
Bütün bu olgular ve gündeme gelen eylemli süreçler, sınıf hareketine müdahale bakımından kapsamlı sorumluluklarla dolu bir sürece girildiğini, bu açıdan sıcak bir yaz döneminin bizleri beklediğini gösteriyor. Sınıf devrimcileri, ilerici sol güçler, öncü işçiler dönemin ortaya çıkardığı görev ve sorumluluklara bu kapsamda bakmalı, işçi sınıfının baskı ve sömürü koşullarından çıkış arayışına yanıt verecek bir mücadele pratiği ortaya koyabilmelidir.
Grev ve eylem seslerinin yükseldiği bu dönem, sınıf hareketine devrimci müdahalenin de olanaklarını arttıran bir zemin sunmaktadır. Zira harekete geçen, tepki ve öfkesini eylemlerle ortaya koyan sınıf kesimleri kendisini kucaklayacak devrimci politikaya daha açık hale gelmektedir. Sınıf devrimcileri dönemin sunduğu bu olanakları sınıf mücadelesinin ihtiyaçları doğrultusunda başarılı bir şekilde değerlendirmesini bilmelidir.
***
İçinden geçilen dönemin bir başka olgusu, her geçen gün tırmandırılan devlet terörü gerçeğidir.
Son dönemde iyiden iyiye gemi azıya alan AKP iktidarı, toplumsal yaşamın her alanında baskı ve terörünü kurumsallaştıran adımlar atmaktadır. Sokağa çıkan, sesini yükselten her kesime azgınca saldıran, basını türlü yöntemlerle baskılayarak susturmaya çalışan, her türlü örgütlenme girişimini daha en başında ezmek için uğraşan AKP gericiliğinin bu saldırganlığı nedensiz değildir. Zira dönemin siyasal gelişmeleri AKP iktidarını buna zorlamaktadır.
Dışarıda emperyalist savaş politikalarını kusursuz bir şekilde uygulama ihtiyacı ve içeride ise işçi sınıfına dayatılacak olan yeni saldırı programlarının engelsizce hayata geçirme kaygısı, AKP gericiliğini her geçen gün daha da saldırganlaştırıyor. Dahası buna son zamanlarda artan sınıf ve kitle eylemlerinin basıncını da eklemek gerekiyor.
Kapsamı genişletilerek sürdürülen Taksim yasağı, grev ve işçi direnişlerini hedef alan baskı ve ablukalar, başta Gezi Parkı olmak üzere rantsal dönüşüm projelerine itiraz eden toplumsal kesimlere uygulanan dizginsiz polis terörü, AKP'den “demokrasi ve barış” bekleyenlerin içerisine düştüğü durumu da ayrıca gözler önüne sermektedir.
İşçilere, emekçilere ve bölge halklarına gözü dönmüşçesine saldıran, polis devleti uygulamalarına her geçen gün bir yenisini ekleyen ve bu konuda sınır tanımayan, emperyalist efendilerine hizmet etmek için en kirli yöntemlere dahi başvurnaktan sakınmayan pervasız bir iktidardan demokrasi beklemek, celladına sessizce boynunu uzatmak demektir.
***
Liselilerin Sesi dergisinin 52. sayısı çıktı. Aylık olarak çıkan liseli gençlik dergisinin son sayısına Eksen Yayıncılık bürolarından ve kitapçılardan ulaşılabilir. |